Alevilik diğer tabiriyle Kızılbaşlık Türkmenlere özgü bir inanış biçimi olmasına rağmen Kürtçe konuşan ve kendine Kürt diyen Aleviler var. Türkmen olmasına rağmen kimliğinden habersiz olan Kürtçe konuşan Türkmen Alevilerini yazdık.
Maraş Tahrir Defterindeki kayıtlara göre, 16. yüzyılda, Maraş Sancağı’na bağlı 868 köyde 200′ den fazla Oğuz boylarına bağlı Türk cemaatleri meskûndur. Günümüzde ise bu cemaatlerden, Akçe Koyunlu, Bağıllu, Bekişlü, Çakallu, Dervişçinli (Şeyh İbrahim Baba), Haydarlu, Kara Hasanlu, Narlu, Rişvan, Sevikler/(Almalu), Şarkıyanve Şamlular, Türkçeyle beraber Kurmançça lehçesiyle konuşmaktadırlar. Diğer taraftan, 18. ve 19. yüzyılda Atmalı Aşiretinin idare ettiği Ağcalar, Haydarlı, Kabalar, Karahasanlar, Karalar, Ketiler, Kızkapanlı, Kizirli, Mahkânlı, Sadakalar, Tilkiler ve Turuşlu isimli Türkmen cemaatleri ile Sinemilli aşiretinin idare ettiği Azizli, Haydarlı, Kalender, Nadarlıisimli Türkmen cemaatleri günümüzde Kurmançça ve Türkçe konuşmaktalar. (Kahramanmaraş merkezindeki Ağcalar, Haydarlı, Kabalar ve Karalar sadece Türkçe Konuşmaktadırlar. Ayrıca Karahasanlıların Alemdar ve Karatepeköyleri sadece Türkçe konuşmaktadırlar.) Ancak ne var ki; günümüzde bunların tamamı kendilerini Kürt olarak biliyorlar. Sadece Maraş’ta değil, günümüz itibariyle çeşitli ülke ve şehirlere dağılan bazı Türkmenlerin dili değişmiştir. Dili değişen bu Türkmenlerin bir kısmı zamanla Kürtleşmiştir.
Bazı Türkmenler Neden Kürtleşmiştir?
Tarihi kayıt ve belgelerde zikredildiği üzere Türkmen oldukları bilinen birçok aşiret ve cemaat, zaman içerisinde Kürtleşmişler veya Türkmen olduklarını bildikleri halde kendilerini Kürt olarak hissediyorlar. Bu Kürtleşmenin nedenlerine bir göz atalım.
Bilindiği üzere, Safevîlerle Osmanlılar arasındaki çekişmenin sebebi, başlangıçta Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Akkoyunlu topraklarına kimin hâkim olacağıydı. Ancak bu siyasî çekişme zamanla mezhep kavgasına dönüştü. 16. yy’da Osmanlı ve Safeviler arasında çıkan çatışmada Doğu Anadolu’da yaşayan Hanefi Türkmenler ve Alevi Türkmenler Safevilerin yanında yer alırken, Şafii olan Kürtler ise Osmanlıların tarafını tutmuşlardır.
Şahkulu (Şahkulu Baba Tekeli veya Karabıyıkoğlu da denmektedir)’nun isyan ederek, Anadolu’daki Alevileri Osmanlı Devleti aleyhinde teşkilâtlandırmaya başlaması, Antalya’dan Manisa’ya dönen Şehzade Korkut’un hazinesini vurması, Antalya’yı basıp, baş kadı ile birlikte çok sayıda insanı katletmesi; daha sonra sırasıyla Kızılcakaya, İstanos, Elmalı, Burdur ve Keçiborlu kasabalarını yakıp yıkması, bu sırada Anadolu beylerbeyi Karagöz Ahmed Paşa’nın öldürülmesi ve Amasya’da bir araya gelen 20 bin kişilik Erdebil sofularının etrafa dehşet saçmaya başlaması gibi Türkmenlerin bu dönemdeki isyan nitelikli faaliyetleri, Osmanlının oldukça canını sıkmıştır. Neticede, Yavuz Sultan Selim Han, 1512 yılında, Anadolu’yu Şi’a tehlikesinden kurtarmak üzere, Şah İsmail’in üzerine gitmeden önce, Kızılbaşları (ki bunların tamamı Türkmen’dir) ağır bir şekilde cezalandırmıştır.
Bu gelişmelerin sonucunda;
Safevî Devletini kuran Alevî Türkmenlerin Anadolu’da kalan kısımları Osmanlı yönetimi tarafından tehdit olarak algılandı ve Doğu Anadolu’da sınırlarını güvence altına almak için Alevi Türkmenlere (Ki bunların tamamına yakını Dulkadirlidir) karşı da baskı uyguladı. Sınırların güvenliği hususunda ise Kürtler Türkmenlere tercih edildi.
Türkmenlerin Kürtleşmesine yol açan üç temel sebepten söz etmek gerekir.
Türkmenlere karşı uygulanan baskı politikaları
Safevilerin Çaldıran Savaşı’nda ve Turnadağ Savaşında Osmanlılara yenilmesinden sonra, Doğu Anadolu’yu terk etmeyen Türkmen Aşiretlerinin önemli bir kısmı, mevcut kimlikleriyle sıkıntı çekmemek ve Osmanlının Türkmenlere yönelik olumsuz uygulamalarına maruz kalmamak için kendilerini Kürt olarak tanıtmaya başlamışlardır. Mesela Yavuz Sultan Selim döneminden (1512-1520) itibaren Osmanlı yönetiminden baskı gören Türkmenlerin bir kısmı İran’a göç ederken, bir kısmı da Kürt aşiretlerinin içine karışarak zamanla Kürtleşmiştir.
Osmanlı Devletinin Kürtlere tanıdığı ayrıcalıklar
Osmanlı Devleti mütemadiyen Türkmenleri göçebelikten vazgeçmeye ve toprağa yerleşmeye zorlarken, buna karşılık Kürtleri bu uygulamanın dışında tutmuştur. Diğer yandan, Kürt Aşiret Beylerine kullandıkları topraklar için tapu hakkı veren Osmanlı Devleti, aynı hakkı Türkmen Aşiret Beylerine tanımamıştır. Ayrıca, Kürtlerden vergi alınmazken, Türkmenlerden vergi alınıyordu. İşte Kürtlerin bu avantajlı durumundan faydalanmak için bir kısım Türkmenler Kürtleşmiştir.
İskân Politikaları
Birinci Selim Han zamanında, batıdaki Türkmenlerin bir kısmı Karacadağ bölgesine; Doğu Anadolu’daki ve Güneydoğu Anadolu’daki Kürtlerin bir kısmı da İç bölgelere yerleştirilmiştir. Sanırım, bu projeyle Alevi Türkmenlerin Kürtlerin etkisinde kalarak, Sünnileşmesi umulmuştur. Ancak bu uygulamanın sonucunda, Karacadağ Bölgesine yerleştirilen Türkmenler zamanla Kürtleşirken; iç bölgelere yerleştirilen Kürtler de oradaki Türkmenleri Kürtleştirmişlerdir.
Neticede, gerek Osmanlıların Safevilerle olan mücadelesi nedeniyle, gerek doğrudan Türkmenler üzerindeki siyaseti nedeniyle, gerekse Kürtlere tanıdığı ayrıcalıklar nedeniyle ve gerekse iskân siyaseti nedeniyle bazı Türkmenler Kürtleşmiştir.
Bazı Türkmenler Neden Kendilerini Kürt Sanıyorlar?
Kurmançça konuşan bazı Türkmenler, bir yandan konuştukları bu dili gerekçe göstererek, bir yandan da kullandıkları ve etimolojisi bozulan isimlerle isim sandıkları lakapları gerekçe göstererek Kürt olduklarını sanıyorlar.
Dilin Değişmesi Mümkün mü?
Dilbilimciler, dilin yaşayan bir varlık olarak değişmeye muhtaç olduğunu, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak değişmekte olduğunu söylemektedirler. Toplumun ihtiyaç duyması halinde dili değişir. Genellikle sosyolojik bir süreç içinde, yapılan kelime alış-verişiyle diller önce kısmen, sonra da tamamen değişir. Bu konuda birçok örnek veren Prof. Dr. Faruk SÜMER, Urfa’da Karakeçili ve Dögerlü adlı Türk aşiretlerinin Kürtleştiğini söylemektedir. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ise, 1500-1600 yılları arasındaki Osmanlı tahrir kayıtlarına dayanarak; “Bugün kendini Kürt olarak bilen bazı ailelerin 16. yüzyıl kayıtlarına göre Türkmen olduğu görülüyor.” demektedir.
Dikkat çeken önemli bir husus da Kürt tarihçilerin dil değişikliği konusunda daha detaylı bilgiler vermesidir. Kürt tarihçilerden Mehmed Emin Zeki Beg, “Kürdistan Tarihi”nde; “Karakeçi: Yaklaşık 1.700 aileden oluşur ve Siverek beldesine yakın bir bölgede yarı göçebe bir hayat sürer. Bu boyun çoğu Zazakî lehçesiyle konuşur. Ayrıca Turabidin ile Diyarbekir arasında Karakeçi yöresinden gelip burada yaşayan birçok Kürt boyu var. Bazı iddialara göre bunların soyu, Sultan I. Selim’in Karacadağ çevresine yerleştirmiş olduğu Türkmenlere dayanır. Nitekim bu Kürt bölgesine Türkmenlerin yerleştirilmesi, Zirki, Tirkân ve diğer bazı Kürt aşiretlerinin de Anadolu’nun batı bölgelerine göç ettirilmelerine neden olmuştur. Ancak buraya yerleştirilen Türkmenler bir süre sonra buradaki Kürt aşiretleriyle tamamen kaynaşmış ve zamanla Türkmence dilini unutup tam bir Kürt aşiretine dönüşmüşler.” demektedir. Yine (Rusya Kürtleri) Zengezer, Civanşir, Cebrail ve Araş Kürtlerinden bağımsız bir kaza oluşmaktadır. Bu Kürtler Rus Azerbaycan’ındaki Türklerle kaynaştıklarından dolayı, dilleri üzerinde Azeri Türkmencesinin etkisi büyüktür. Erükçili Aşireti için, “… Aslen Yörük-Türkman aşiretlerinden olduğu sanılıyor.” Eloş Aşireti için, “… bu aşiret; Arapça konuşur, ancak lideri Kürt’tür. Hellaci Aşireti için “… bu aşiretin içinde biraz Türk ve Ermeni de yaşar.” Berazi Aşireti için “… bir kısmı Araplara karışarak yok olup gitmiş, Arapçadan başka bir dil konuşamaz hale gelmiş.” Delmam kân için “Bu aşiret Arapça konuşur. Asılları Kürt’tür.” Aluş aşireti için “… bu aşiret aslen Kürt oldukları halde Arapça konuşurlar.” Sinamenili için “3500 aileye varırlar. Malatya yakınlarında otururlar. Alevi mezhebindendirler. Şiveleri biraz Farsçaya yakındır.” Karahasan için “Besni’nin batısında otururlar ve asıllarının Türkmen olduğu mümkündür.”[demektedir.
Diğer bir Kürt tarihçisi Şerafeddin Han (Şerefname/Kürt Tarihi) isimli eserinde; (1597) Tunceli ve yöresindeki beyliklerin soy bakımından Türkmen olup, Selçuklu hükümdarı Melikşah’a dayandıklarını söylemektedir. Şerefeddin Han ayrıca, “Kentlerde ve işlenmiş topraklarda yaşayan ve Acemler (Arapça bilmeyen barbarlar) ile Perslerden oluşan yerli halklara komşu olarak yaşadılar. Orada kendi (ana) dillerini terk etmişler ve dilleri barbarca (Acemce) olmuştur. Böylece her tür Kürt için kendilerine özgü bir dil oluşmuş, buna Kürtçe denmiştir.” demektedir. Ayrıca, “Tur ve Heytem Bölgesinde büyük çoğunlukla Ermeni uyruklu vatandaşlar otururlar. (….) Şah bölgesinde Ermeniler yaşar ve bir kalesi vardır. … Şiluyi ya da Şilevi kabilesinin ikametgâhı hizmetini görür. Tiş Etel ya da İtil’e bağlı bölgede ve Eremşat Kalesi civarında Büyük Bahti Aşireti’nin en önemli kolu olan Berasi Kabilesi oturur. Buradaki Ermenilerin çoğu Arapça da konuşur.” diye belirtmiştir.
Bu örneklerden anlaşıldığı üzere toplulukların, cemaatlerin, aşiretlerin ve hatta milletlerin dil değiştirmelerinin mümkün olduğu görülmektedir. Bazı topluluklar, dillerinin değiştiğinin kabul ederek asıllarını korumuşlardır. Ancak, bu gerçeği kabul etmeyen bazı topluluklar, mevcut dillerini esas alarak, farkına varmadan asimile olmuşlardır.
Kaynakça: Kahramanmaraş Türk Ocağı konuşması Ali Gültekin Biniş.
Kaynakça:www.aligultekinbinis.com