İran Devleti'nin en önemli ikinci ismi olduğu söylenen Kasım Süleymani geçtiğimiz günlerde ABD saldırısında hayatını kaybetmişti. Bunun akabinde gelişen olayları değerlendirdik.
İran Devleti'nin ikinci adamı olarak tarif edilen Kasım Süleymani geçtiğimiz hafta ABD saldırısı ile öldürülmüştü. Bunun akabinde İran intikam yeminleri etmiş. Amerika'dan ağır intikam alacağını belirtmişti. Camilerine intikam alınacağını belirten Kırmızı Bayraklar çekmiş, savaşsa savaş diyerek ABD'ye meydan okumuştu.
Peki bunları yaptıktan sonra ne oldu? Dün gece saatlerinde NATO şemsiyesi altinda Koalisyon güçlerinin olduğu iki tane üsse füze saldirisi gerçekleştirdi. İki üs de Irak sınırlarında yer alıyordu. İran yaptığı füze saldırısından önce Irak'a saldırı yapacağını bildirmiş. Hem Irak askerleri hem de Koalisyon askerleri sığınaklar girmişti. Saldırı sonrası hiçbir askerin hayatını kaybetmediği ortaya çıktı. İran ise bunun tam tersini soyledi. Güya 80 tane ABD askeri öldürüldü dedi.
Bunun da bir propaganda olduğu belli. Çünkü eğer bir kayıp olsa bu saklanacak bir durum değil. Her türlü ortaya çıkardı. Bu yapilan İran'ın kendi kamuoyunu tatmin etmek için yapmış olduğu bir göz boyama operayonu olduğu aşikar.
KAZAN KAZAN İLİŞKİSİ
İran yıllardır hem ABD'yi hem de İsrail'i tehdit ediyor. Ama şimdiye kadar bir tane bile fiiliyatta eylemi olmadı. Bu durum hem ABD'nin işine geliyor, hem de İran'ın. Bölgede bir tehdit olarak görülen İran sayesinde ABD Milyarlarca Dolar silah satışını Arap ülkelerine yapıyor. İran ise ABD ve İsrail'e karşı olduğunu söyleyip kendi nüfus alanını genişletiyor. Yemen'de Filistin'e, Lübnan'dan Suriye'ye kadar milis güçlerle ve kendine sadakatli gruplarla bölgeyi doldurmuş durumda. Bu durum aslında tamamen ABD'nin çıkarına. Körfez ülkeleri böylelikle daha fazla ABD'ye bağımlı kalıyor ve daha fazla silah alarak ABD ekonomisine katkıda bulunuyor. Bir nevi ABD ile İran arasında kazan kazan ilişkisi var.
BÖLGEDE DEVLET KALMADI
İran'ın ve ABD'nin bölgedeki yayılmacı politikası ile bölge ülkelerinde devlet otoritesi diye bir kavram kalmadı. Irak Devleti'nin resmi askerinden çok İran tarafından desteklenen Haşdi Şabi güçleri ön planda. Lübnan'da da aynı durum söz konusu. Lübnan'ın resmi ordusunun esamesi okunmazken Lübnan Hizbullah'ı daha etkin durumda. Suriye zaten arka bahçeleri olmuş durumda. Yemen'de Şia Husiler ülkeyi kontrol ediyor. Resmi ordu neredeyse kalmamış. Ülkede ne istikrar ne bir otorite var. Bu ülkelerin sadece birinde Şia Meshebi çoğunlukta. O da Irak. Duruma bakarsak İran yayılmacılığının ne kadar tehlikeli olduğunu anlayabilirsiniz. ABD ise bu tehdidi kullanarak Körfez ülkelerini parmağında oynatıyor. Bolgede Devlet gibi davranabilen bir tane ülke kalmamış durumda.
SAVAŞ OLMAZ
Duruma bu pencereden bakarsak olaya daha iyi vakıf olabiliriz. Ne ABD ne de İran birbiriyle savaşmaz. Çıkarları biirbirini tamamlıyor. Birinin birini yok ettiği durumda her ikisinin de kazançları ortadan kalkıyor.
TÜRKİYE'DE İŞE YARAMIYOR
Molla rejimi kendi ideolojisi her tarafa yaymak istiyor. Türkiye de buna dahil. Ancak Türkiye'de yayılma alanı fazla bulamıyor. Çünkü Türkiye'de etki edebileceği grup olan Aleviler seküler yapıda ve Laiklik ilkesini benimsiyor. Şia Meshebinden olan fazla kişi de yok. Olanlar da sekülerleşmiş durumda.